top of page
  • Yazarın fotoğrafıTELKİN DERGİSİ

Telkin'den Kitap Tavsiyeleri / M. Kerem Kılıçarslan

ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ

Kitap, “Why Nations Fail” orijinal adıyla 2012 senesinde Amerika’da yayımlanmış ve 2013 senesinin Aralık ayında da “Ulusların Düşüşü” şeklinde çevrilerek Türkiye’de basılmıştır. MIT’de (Massachusetts Institute of Technology) iktisat profesörü, Türk asıllı Amerikan ekonomist Daron Acemoğlu ve Harvard’dan siyaset bilimci James Robinson’ın 18 senelik ortaklaşa çalışması sonucu ortaya çıkan bu müthiş eser, aslında hemen hemen hepimizin belli aralıklarla düşünüp tartıştığı bir konuyu derinlemesine ele alıyor.


Dünyadaki eşitsizliğin, bölgelere göre değişen gelişmişlik farklılıklarının, fakirliğin ve zenginliğin dengesiz dağılmasının sebebi olarak şu güne kadar ortaya atılmış olan en kuvvetli üç hipoteze (kültür hipotezi, coğrafya hipotezi ve cehalet hipotezi), belli açıklamalarla karşı çıkan yazarlar, ortaya, adına kurumlar hipotezi denilebilecek bir sav atıyorlar.


Bu hipoteze göre eşitsizliğin kökeni, ekonomik ve siyasal kurumların tarihinde yer alıyor. Kapsayıcı kurumlara sahip devletler, sömürücü kurumlara sahip olanlara nazaran daha gelişmiş, daha zengin ve basit tabirle daha mutlu oluyorlar. Ortaya atılan bu fikir, kitap boyunca verilen örneklerle destekleniyor ve kitabın bilgi havuzunu da büyük oranda bu örnekler dolduruyor. Hakkında fikir edinmeniz için şu alıntı yerinde olacaktır:


‘’Güçlü devletler güçlüdür, çünkü vatandaşları, gücü elinde tutan elit kesimi devirip, siyasi hakların yaygınlaştırıldığı; iktidarın topluma hesap verip duyarlı davranmak zorunda olduğu, geniş bir halk kitlesinin ekonomik olanaklardan yararlanabildiği bir toplum yaratmışlardır.”


Size başka bir dünyanın penceresini açacak, dünyaya ve onun tarihine bakışınızı değiştirecek, kesinlikle okunması gereken harika bir kitap. Kendi adıma, kitabı bitirdiğim günü hayatım için bir dönüm noktası kabul ediyorum. Altı çizilerek, not tutularak okunmasını da ayrıca tavsiye ediyorum.


İMPARATORLUĞUN SON NEFESİ

Osmanlı devletinin son zamanlarından Cumhuriyetimizin ilk yıllarına kadar olan süreci, kişiler, olaylar ve olgular etrafında ele alan güzel bir tarih kitabı. Çeşitli başlıklar altında, bahsedilen döneme damgasını vurmuş kişileri; yenilikçi ve gelenekçi zihniyeti, kayda değer olayları sade bir dille anlatan kitap, ilgililerin dikkatini çekebilecek cinsten.


Ülkemizde tarih yazıcılığının geri kalmışlığını her fırsatta dile getiren İlber Ortaylı, bu kitabına girişi de aynı konu üzerinden yapıyor. ‘’En utanılacak yönümüz; tarih yaptığımız hâlde tarih öğrenmemek ve tarih yazmamak konusundaki ısrarımız.’’ cümlesiyle konu hakkında fikrini belirten hocamız, kitabın bundan sonraki kısmını Sened-i İttifak’tan başlatıp Atatürk dönemi iç ve dış politika konusu ile de sonlandırıyor.


Kitapta, okuyucunun algılamasında hiçbir zorluk yaşatmayacak kadar akıcı ve sade bir dil kullanılıyor. Konuya dair kafanızdaki eksik birkaç taşın yerine oturmasını sağlayabilecek bilgiler kitapta bulunuyor. Ayrıca kitabın sonunda yer alan röportajların da okura ayrı bir keyif verdiğini söylemek mümkün. Tavsiye ediyorum.


HATA NEREDEYDİ?


Meşhur Orta Doğu tarihçisi Bernard Lewis’in ‘’What Went Wrong?’’ orijinal adıyla 2002 senesinde yayımlanan kitabı, basit tabirle İslam coğrafyasının geri kalmışlığının sebebini inceliyor.


Batı ülkeleri karanlık çağını yaşarken ilim meşalesini taşıyan İslam ülkeleri, ne oldu da bugünkü zayıf ve fakir duruma düştüler? Avrupa devletleri, Rönesans ve Reform dönemlerinden tecrübe ettiklerini siyasal yaşamlarına başarıyla uygularken İslam coğrafyası hangi engellere takılarak çağ dışı kaldı? Yıllardır üzerinde etraflıca tartışmalar dönen bu ve bu minvaldeki soruların cevabı kitapta işleniyor. Söz konusu konuları müzik, sanat, Doğu ve Batı toplumlarında kadının yeri, sivil toplum ve sekülarizm gibi alt başlıklarda inceleyen Lewis, okuyucuya büyük bir bilgi birikimi vaat ediyor.


Siyasi tarihe ve güncel siyasete ilgisi bulunan okurlara tereddütsüz tavsiye edebileceğim bu kitap, eminim Doğu ve Batı arasındaki tarihi refah farkının sebeplerine dair kafanızdaki soru işaretlerinin birçoğunu cevaplayacaktır.


ÜÇ İSTANBUL

Mithat Cemal Kuntay’ın Üç İstanbul’u edebiyatımızın kült eserlerinden biri. Yirmi senede yazıldığı rivayet edilen eser, aynı zamanda yazarının tek romanı olma özelliğini taşıyor.


İçerik itibarıyla çok uzun bir süreci kapsayan eser, döneminin adeta panoraması olma niteliğini gösteriyor. Okuyucu, romanda ‘’her devrin adamı’’ Adnan üzerinden, II. Abdülhamit döneminin baskıcılığına, II. Meşrutiyet döneminin özgürlük havasına ve son olarak işgal altındaki İstanbul’un trajik durumuna şahitlik ediyor. Asırlardır varlığını –zor da olsa- devam ettirebilmiş olan Devlet-i Âli’nin içine düştüğü sıkıntılar ve adım adım yürüdüğü çöküş yolu gözler önüne seriliyor.


Dönemin ahlaksız ve yozlaşmış kişileri, makam ve güç sahibi olmayı çoğu şeyden önemli gören teklifsiz karakterler ve saraya yakın olmayı yegâne amaç olarak güden yarı-aydınlar, kitap boyunca sokaktan ve alt sınıf insandan bağımsız şekilde işleniyor.


Hakkında akademik yazılar yazılacak kadar iyi bir genişliğe ve derinliğe sahip bu eser, okunması gereken klasiklerimizin başında geliyor…


ELVEDA GÜZEL VATANIM

Ülkemizin en çok okunan yazarlarından biri olan Ahmet Ümit, 2015 çıkışlı bu romanında, Osmanlı’nın son döneminden İzmir Suikastı’ne kadar olan süreci ‘’Şehsuvar Sami’’ isimli hayali bir başkarakter üzerinden ele alıyor.


İzmir Suikastı sonrası siyasi çevrede başlayan ‘’İttihatçı avı’’ sebebiyle bir otelde saklanan eski komitacı Şehsuvar Sami’nin, büyük aşkı Ester’e yazdığı mektuplar kitabın iskeletini oluşturuyor. Dönemin tüm hareketliliğini, örgüt içi çalkantıları, faili meçhul infazları ve döneme damga vuran daha birçok olayı gerçekçi bir biçimde gözler önüne seren roman, tarihi anekdotlarıyla da bizlere keyifli bir okuma vaat ediyor. Mustafa Kemal Paşa, Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa, Karabekir Paşa ve Kara Kemal gibi dönemin önemli figürlerinin büyük kısmı kitapta kendine yer bularak hikâyenin temelini sağlamlaştırıyor. Başarılı tasvirleri ve derin karakter analizleriyle akıcılık kazanan eser, tarihi roman okumayı sevenler için büyük bir nimet…


İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN

Bu bölümde değineceğimiz eser, Türk edebiyatının usta kalemlerinden Sabahattin Ali’nin üçüncü ve son romanı olan İçimizdeki Şeytan. Bu eser, edebi nitelik bakımından edebiyatımızın en iyi romanları arasında gösteriliyor olmasının yanı sıra dönemin yazın dünyasında yarattığı polemikler ve siyasi anlamda bıraktığı etki ile de tarihi açıdan apayrı bir yere sahip. Öyle ki bu eser, 1940’lar döneminin meşhur kalem kavgalarının çıkış nedeni olmuş, çeşitli ideolojilerden onlarca fikir adamının davalık olmasına sebebiyet vermiş ve hatta dolaylı yoldan Sabahattin Ali’nin ölümüne kadar gidecek olan bir yolun da ilk adımı olmuştur.


İçeriğine değinecek olursak roman, Balıkesir’de başlayıp İstanbul’da son bulan bir aşk hikâyesini konu alıyor. Kadıköy vapurunda gerçekleşen bir rastlaşma sonrası başkarakterlerimiz olan Ömer ile Macide’nin yolu kesişiyor ve ilerleyen bölümlerde bir birliktelik halini alıyor. Sonrasında ise Macide’nin eski öğretmeni olan Bedri’nin üçüncü kişi olarak olaylara dahil olmasıyla ve Ömer’in gitgide artan dengesiz hareketleriyle birlikte işler oldukça trajik bir hal almaya başlıyor.


Satır aralarındaki gerçekçi tasvirleri ve karakterlerin döneme ve insan ruhuna dair gerek diyaloglarındaki gerekse iç monologlarındaki nokta atışı tespitleri, romanın edebi niteliğini fazlasıyla ortaya koyuyor.


Dönemin siyasi ve edebî gerginliğini, aşk temasının altında eşsiz bir edebi anlatımla işleyen bu muhteşem romanı okumanızı sizlere tavsiye ediyorum.

22 görüntüleme0 yorum

Son Paylaşımlar

Hepsini Gör
bottom of page