top of page
  • Yazarın fotoğrafıTELKİN DERGİSİ

Tüm Dünyanın Odak Noktası: Orta Doğu / Zübeyir MÜMİNOĞLU

Orta Doğu konumu itibariyle tüm

dünyanın odak noktası haline gelmiştir. Dinî, kültürel ve siyasal sebeplerden dolayı her kesimden insanı ilgilendiren bir bölgedir. Bundan dolayıdır ki bu coğrafya 100 yıl boyunca kargaşadan kurtulamamıştır. Kargaşalar ne kadar devletlerin iç sorunlarından kaynaklansa da, dış ülkelerin bu kargaşalardaki etkileri görmezden gelinemez.


Konum ve toprak zenginliği açısından stratejik önem taşıyan bu bölge, ABD ve AB tarafından kontrol altında tutulmak isteniyor. Savaşlar dinî ve mezhepsel ayrışmalarla tetiklenmektedir. Her devlet ayrı ayrı ele alındığında savaşların sebebi daha net anlaşılmakla birlikte Orta Doğu bölgesindeki istikrarsızlığın sebebi de görülmektedir.


En son yaşanan çatışmalar ve savaşlar ışığında Orta Doğu’daki kargaşayı gözler önüne sereceğim.





Kudüs şehri Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar tarafından çok büyük önem arz etmektedir. 2000 yılından beri süren İsrail-Filistin çatışması bu bölgenin nedenli önemsendiğini ortaya koymaktadır. Son olarak 2018 Mayıs ayında ABD, Büyükelçiliğini Kudüs’e taşımıştır. Bu durum tansiyonu bir kez daha yükseltmiştir. Protestolar ve çatışmalar doğuran bu adım sonucunda birçok kişi hayatını kaybetmiştir. Ne pahasına olursa olsun savaştan vazgeçilmemiş ve bunun bedelini her iki tarafta verdikleri can kayıplarıyla ödemişlerdir.

11 Eylül 2001 El-Kaide’nin ABD’deki saldırıları ardından, ABD Afganistan’a girme kararı almıştır. Afganistan’da El-Kaide terör örgütü lideri olan Usame bin Laden’i yakalamak ve aynı zamanda Taliban örgütünü de ortadan kaldırmak istenilmiştir. ABD Usame bin Laden’i öldürmeyi başarsa da Taliban örgütünü ortadan kaldırmayı başaramamıştır. 2014 yılına kadar askerlerini çekip savaşa son vereceğini bildirmişse de bu verilen söz tutulmamıştır.


Lakin buna müteakip NATO Afganistan’dan çekildi ve güvenlik sorumluluğunu tamamen hükûmete bırakmış oldu. 2019 yılının başında, ABD ile Taliban müzakere görüşmelerine başlamışlardır. Nitekim 2019’un sonunda da müzakereler başarıyla tamamlanmıştır. ABD askerlerinin Afganistan’dan çekileceğini içeren antlaşma 2020’de imzalandı. Böylelikle, şimdilik ‘yarı soğuk savaş’ diyebileceğimiz ara ara çatışmaların olduğu dönem bitmiş oldu.


Lübnan’da Şii mezhebine bağlı Hizbullah adında bir örgüt bulunmaktadır. Bu örgüt İran tarafında da desteklenmektedir. “2006’da Hizbullah’ın İsrail askerlerini öldürmesiyle bir kriz başlamıştır.’’ 12 Temmuz’da Lübnan’da başlayan savaş, 33 gün sonra 14 Ağustos’ta Hizbullah zaferi ile sonuçlanmıştır. İsrail, Hizbullah’ı yenip ortadan kaldırdıktan sonra bölgedeki gücünü arttırıp sözünü İran ve Suriye gibi devletlere geçirmeyi hedefliyordu.


Fakat aldığı yenilgiyle bölgede istikrar kaybetti ve yenilmez olmadığını gördü. İsrail devletinin ne kadar istikrar ve güç kaybettiği söylense de, İsrail bölgedeki en güçlü ülkelerden biridir. Hatta dünyada da söz sahibi ülkelerden biridir. Orta Doğu’daki problem ve istikrarsızlığı anlamak için İsrail devletinin derinden incelenmesi şarttır.


Irak’taki savaş 2003 yılında başlayıp 2011 yılına kadar, yani tam 8 sene sürmüştür. Irak’ın Sünni lideri Saddam Hüseyin’in biyolojik silah üretip kullandığı iddiasıyla, ABD Irak’ı işgal etti. Bu işgal ile demokrasi ve özgürlük vaat eden ABD, kanlı bir iç savaşa sebep oldu. 2006’da Saddam Hüseyin idam edildi. 2011’e kadar Irak’taki askeri varlığını sürdüren ABD, sonunda askerlerini çekme kararı aldı. Lakin bu sefer de Irak’ın DAEŞ’e karşı etkisiz kaldığı iddiasıyla 2014 yılında tekrar asker gönderdi


Askerlerin çekilmesi konusundaki husus, İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesiyle tekrar gündeme geldi. Tahran yönetimi, yani İran ABD’nin Irak’tan tamamen çekilmesi için çeşitli hamleler gerçekleştirdi.


Nitekim Irak parlamentosundan askerlerin çekilmesiyle ilgili karar onaylandı, fakat hükümet bu kararı halen uygulamaya koymuş değil. Şu an Irak’ta hala ABD ve Koalisyon güçlerinin askerleri ve üsleri bulunmaktadır.

Suriye, Mısır


Suriye’deki iç savaş, bir grup gencin rejim karşıtı gösterisiyle 2011’de başladı. Suriye ordusu bu gösteriye çok sert bir şekilde müdahale etti. Bu andan itibaren ülkede, Suriye ordusu ile karşıtları arasında kanlı bir savaş başlamış oldu. 2013’te Esed rejimi kimyasal silahla sivilleri hedef aldı ve 1400’den fazla insanın ölümüne neden oldu. DAEŞ’in 2014 yılında hilafeti ilan etmesiyle bölgede artık yeni bir güç daha var olmuş oldu. Bunun ardından ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri Suriye’ye hava saldırıları düzenlemeye başladı.


Rusya da 2015’te bu savaşa müdahil oldu. Türkiye 2016 yılında Fırat Kalkanı Harekatı ile ilk kez Suriye’de bulundu.2018’de Zeytin Dalı Harekatı’nı, 2019’da da Barış Pınarı Harekatı’nı başlattı. Böylelikle Rusya ve İran’dan sonra Türkiye de kara kuvvetleriyle aktif halde Suriye’de bulunan üçüncü ülke olmuş oldu. Suriye’deki iç savaş bugüne kadar yüz binlerce insanın canına mal oldu. Toplamda yaklaşık 6,7 Milyon Suriyeli mülteci konumuna düştü, bunların da yaklaşık 3,6 Milyonuna Türkiye ev sahipliği yapmaktadır.


Mısır’da 2013 yılında darbe girişiminde bulunulmuş ve başarılı olunmuştur. Darbe süreci 30 Haziran’da başlayarak 3 Temmuz’da darbe ilanıyla son buldu. Mısır’ın o dönemki Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi demokratik yollarla seçilmiş ilk cumhurbaşkanıdır.




Dönemin Savunma Bakanı Abdulfettah esSisi yönetimi bu darbe girişimi ile ele geçirmiştir. Muhammed Mursi ise darbe ilanından sonra tutuklanarak bilinmeyen bir yere götürüldü. 2019’un Haziran ayında hayatını kaybetti, bu sürece kadar da tutuklu kaldı. Sisi 2014’te Savunma Bakanlığı görevinden istifa ederek Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıkladı ve seçimi kazandı.

Şu anda hâlâ Mısır’ın cumhurbaşkanıdır. Görüldüğü üzere Orta Doğu’daki bir devlete demokratik yollarla bir lider seçmek çok zordur. Mısır Akdeniz ve Afrika ülkesi olması hasebiyle, Orta Doğu’da coğrafi olarak en önemli konuma sahip ülkelerden biridir.

İran ve Türkiye


ABD’nin nerdeyse Orta Doğu’daki tüm devletlere çeşitli sebeplerden dolayı müdahale ettiği gibi İran’a da müdahale etmek istemiştir. ABD ile İran hem diplomatik hem de askeri olarak zaman zaman çatışma içerisindedir. ABDİran ilişkisi Obama yönetimiyle azda olsa olumlu sürerken, Trump’la bu sıra dışı durum bozulmuş oldu. 2016’da yaptırımları geri çeken ABD, 2018’de Trump yönetimi ile yaptırımları daha ağır bir şekilde tekrar yürürlüğe koydu. 2019 yılında ABD, İran Devrim Muhafızları Ordusunu Terör örgütü listesine eklediğini açıkladı.


Gerilim 3 Ocak 2020 General Kasım Süleymani’nin öldürülmesiyle zirve noktasına ulaştı. Genel olarak baktığımızda İran devleti Orta Doğu’da belirli bir güce sahiptir. ABD ile çekişmeleri bundan ötürü bu bölgedeki savaş olasılığını arttırıyor ve Orta Doğu’yu istikrarsızlaştırıyor. İran’ın Orta Doğu’ya etkisini ve gücünü anlamak için ABD ile gerilimlerini dile getirmek yeterli değildir. İran’ın tarihine ışık tutup biraz daha detayla araştırmalar yapmak gerekmektedir.


Türkiye Cumhuriyeti’nin de Orta Doğu’da bulunması hasebiyle, bu savaş ve çatışmalardan olumsuz etkilenmektedir. Yıllardır Terör örgütü PKK ile savaş veren Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye’yi doğudan gelen tehlikelerden muhafaza etmiştir. Sivil halk zarar görmesin diye Türk askeri şehit olmayı göze almıştır. Orta Doğu’daki terör örgütlerinin varlığı, devletlerin istikrarsızlığı ve savaşlar, Türkiye’nin ekonomisine olumsuz etki etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti doğu ve güneydoğu cephesini güvenlik açısından üst seviyelere çıkarmak için savunmaya ve askeriyeye belirli harcamalar yapmak durumundadır. Lakin bu bölge savaşın ve terörün olmadığı bir bölge olsaydı, savunma ve askeriyeye ayrılan bütçenin bir kısmı ile daha değişik yatırımlar yapılıp ülkenin kalkınması daha kolay olabilirdi.




Orta Doğu’daki devletlerde meydana gelen sıkıntılar bir iç savaştan ibaret olup aslında sadece ülkenin kendini alakadar etmesi gerekse de sadece kendilerine değil, tüm Orta Doğu devletlerine olumsuz bir etki yaratmıştır. Bundan mütevellit bu coğrafyada huzur ve istikrar sağlanmak isteniyorsa, tüm devletler sorunlarını çözerken birbirleriyle savaşmak yerine diplomatik yolu tercih etmekte gayret göstermelidirler. Türkiye coğrafi konumundan ötürü kilit bir ülkedir ve Orta Doğu’da bir nizam sağlanacaksa bu Türkiye Cumhuriyet’i yok sayılarak düşünülemez.



Bundan sonraki sayılarda bir Orta Doğu ülkesinin tarihini, siyasetini ve ekonomisini inceleyeceğim. Bu hususları dikkate alarak sizlere Orta Doğu bölgesini derginin her sayısıyla birlikte, bir adım daha yaklaştırmayı amaçlıyorum. Ülkeleri sizlere sunarken, Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerine de değineceğim.

Asıl hedefim bu bölgede bulunan bir devletin, geçmişten günümüze yaşadığı değişimlerle birlikte, ülkenin kendi durumunu ve Orta Doğu bölgesine getirdiği kazancı yahut zararı gözler önüne sermek.

119 görüntüleme0 yorum

Son Paylaşımlar

Hepsini Gör
bottom of page