TELKİN DERGİSİ
KAFKASYA VE KAFKAS SÜRGÜNÜ / ABDULLAH BARIŞ YILMAZ / SAYI: 3
Sürgün. Bu kelimeyi duyunca aklımıza ne geliyor?
Size yardımcı olayım. Doğduğunuz yaşadığınız bir yer düşünün. Toprağı sizin dilinizle yoğrulmuş. İlk sevginiz orada yaşanmış olsun. İlk gözyaşlarınız o toprak üzerine düşmüş. Belki anneniz o toprak içinde, yayılmış gezdiğiniz yerlere...

Sizin için değerini tahmin edebiliyorsunuz değil mi? Orası sizi siz yapan şey aslında. Ne siz orada değilken sizsiniz, ne siz orada yokken oranın anlamı var. Siz kendi anlamınızda yaşamaya devam ederken, bir gün sizi anlamsızlaştırmaya çalışıyorlar. Sizin milletinizi anlamsızlaştırmaya. Böyle bir şeyi yaşadığınızı bir düşünsenize.Arkanızda bıraktığınız şeylerin acısıyla başka yerlere zorla sürüldüğünüzü. Belki de bir daha hiçbir zaman göremeyeceğiniz annenizi, çocuğunuzu, vatanınızı...

Kafkasyalı ve Kafkasya
Sürgün anlattığımı düşünüyorum ve anlatacaklarımı anlatmadan önce her şeyin daha da anlaşılır olabilmesi için Kafkasya coğrafyası ile başlamak istiyorum.
Kafkasya veya Kafkasyalı kelimesini elbet bir yerden duymuşsunuzdur. Evet, evet şu yetenek programlarında kafalarında kalpaklarla dans eden insanlar. Şeyh Şamil diye birisini de sanki hatırlar gibiyiz, değil mi? Belki birazcık yaşı büyük olanlarımız 90’lar zamanında orada savaşan Çeçenleri de hatırlayabilir. Peki kim bu insanlar hiç düşündünüz mü? Kaç yüzyıldır beraber yaşıyoruz. Hayatımızın içerisinde hep beraberiz. Belki bazılarımız onlardan birisiyle evli. Belki de bazılarımız onların kökenlerini taşıyor. İsterseniz ilk başta bunu anlatmaya başlıyayım.
Kafkasya denilen bölge tam olarak Karadeniz ve Hazar Denizi arasındaki, Asya ve Avrupa sınırında kalan bölgedir. Kafkasya isminin kökeni ise İskit dilinde “Ak Kar” anlamına gelen “Gracaucasus” kelimesinden gelmektedir. Kafkasya bölgesi günümüzde iki bölgeye ayrılmaktadır.

Bunlar Kuzey Kafkasya ve Güney Kafkasya olarak adlandırılmaktadır. Kafkasya bölgesinde şu anda bulunan ülkeler ise Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan,(kısmen) Türkiye ve (kısmen) İran’dır.
Şimdi ben Kafkasya’da bulunan ülkeleri altı ülke ile sınırlandırsam bile bu bölgede binlerce yıldır yaşayan bu bölgede hor görülmüş ve şu an Rusya tarafından işgal altında bulunan Rusya’ya bağlı Kuzey Kafkasya Özerk Cumhuriyetler vardır. Peki kimdir bu milletler ve bu cumhuriyetler?
Bu cumhuriyetler Adıgey Cumhuriyeti, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti, Kabardey-Balkar Cumhuriyeti, Kuzey Osetya Cumhuriyeti, İnguşetya Cumhuriyeti, Çeçenya Cumhuriyeti, Dağıstan Cumhuriyeti ve Kalmıkya Cumhuriyeti’dir. Bu cumhuriyetleriçerisinde ise millet olarak Çeçenler, Çerkesler (Kabardey, Abhaza, Şapsığ,Bjeduğ,Hatukay,Çemguy,), Osetler,Moğollar(Kalmık) ve Türkler (Karaçay, Balkar, Kumuk, Nogaylar) yaşamaktadır.

Gördüğümüz gibi Rusya içerisinde bu bölgede sayamayacağımız kadar çoklukta millet var. Hepsinin de ana vatanı bu coğrafya ama hala bir sorunuzun cevabına erişemedik. Türkiye’de bu insanlar neden varlar? Bakın yanlış anlaşılmak istemiyorum bu soruyu sormaktaki amacım rahatsız olduğumu belli etmek değil. Hatta şöyle belirtmek isterim ki babamın ailesi ne kadar şu an bu kültürü yaşamasa ve tamamen bu millete mensup olmasa da atalarım arasında Çeçen milletine mensup kişiler de bulunmakta. Teyzemin kocası da Kafkasya göçmeni bir Kumuk. Ortaokul ve Lise yıllarımı Kahramanmaraş’ta geçirdiğimden dolayı çoğu yakın arkadaşım da Kabardey ve Abhaza kökenlidir. Benim buradaki amacım neden Kafkasyalılar adeta bölünmüş gibi ayrı ayrı yerlerde yaşıyorlar?
Bu durumu size sayısal verilerle açıklamak gerekirse, şu an anavatanları olan Kafkasya’nın bağlı olduğu Rusya’da 750 bin civarı Çerkes yaşarken Türkiye’de ise toplam 3 milyon civarı Çerkes yaşamakta. Anavatanda yaşayan soydaşlarından tam 4 kat daha fazla Çerkes Türkiye’de yaşıyor. Artık lafı daha fazla uzatmadan bu durumun sebebine ve başta sorduğumuz sorunun cevabına geçelim.
21 Mayıs 1864:Çerkes Sürgünü

Kafkasya bölgesi her millet için ağız sulandırıcı bir bölge olmuştur çünkü bu bölgede iyi bir düzeyde tarım verimi ve aynı zamanda coğrafi konum bakımından elde edildiği zaman çok işe yarabilecek bir bölge denetimine sahiptir. 19.yüzyılın başlarından bu yana kadar bu bölge üzerinde yaşayan halklara çok büyük işkenceler yapılmış ve bu bölgeden kafkasyalılar’ı ayırmaya çalışmışlardır. Bu kötü emellerin en önemlilerinden birisi ise 21 Mayıs 1864’de gerçekleşen büyük sürgündür.
Aslında bakıldığı zaman zorunlu ilk göçler 1800’lerin ilk başında küçük gruplar halinde başlamıştı. Rus Emperyalizminden kaçan Çerkes boyları yavaş yavaş Osmanlı’ya göçlerini başlatmış ve buralarda belirli işletmelerle Çerkesya ile Osmanlı arasında ticaret yapmıştır.Rusya bu dönemlerde gözünü iyice karartmaya ve zulmün boyutunu giderek arttırmaya başlamıştır. Kırım Savaşı ile Çerkesya’nın stratejik konumunun önemini iyice tanıyan Rusya, bu topraklarda tek söz sahibi olmak istiyor ve burada olası inatçı Müslüman bir Kafkas halkı istemiyordu. Bu baskılar doğrultusunda direnişini iyice arttıran Kafkasyalılar, içinden Şeyh Şamil gibi kutlu kahramanlar çıkarmıştır. Bu direniş karşısında zorlamaya başlayan Ruslar, bu topraklar üzerinde batıdan kolayca yardım alabilecek Karadeniz kıyılarındaki Müslüman toplumları sürgün etme politikalarını konuşmaya başladılar. Bu politikanın gerçekleşme çalışmaları için General Mihail Tarieloviçİstanbul’a gönderildi. Bu seyahat sonrası Osmanlı İmparatorluğu’yla görüşmeler başladı. Kuzey Kafkasya’dan gelen Müslümanların olası bir göç esnasında zor durumda kalmasını istemeyen Osmanlı, bu teklifi kabul etmiştir.

Bu anlaşmadan sonra ilk zorunlu göç 1860-1861 yılları arasında 10 binKabardey ve binOset’in göç ettirilmesiyle başladı.İlk başta Kabardeyler ve Osetler’in sürüme sebebi ise daha batıdaki Adıgelere yapılan katliamların göz ardı edilmesini sağlamaktı. Daha sonrasında 22 bin Çeçen Osmanlı İmparatorluğu’na zorla sürgün edilmiştir.
1861’de Rusya’da gerçekleşendemokratik hamlelerle birlikte toprak köleliğinin kaldırılmasıyla beraber sürgün planları iyice hızlanmıştı. Bunun sebebi ise toprak köleliğiyle özgürleşen bireylerin toprak talep etmesiydi. Rusya’nın amacı Çerkesler’i sürdükleri bu topraklara Rus Mujiklerini ve Kazakları (Cossacks yani Kafkasya’ya yakın bölgede yaşayan Slav kökenli millet. Orta Asya’da yaşayan Türki millet ile sadece isim benzerliği var.) yerleştirmekti.
Çerkesler , Rusların bu durumundan dolayı ne planladıkları konusunda bir fikir elde etmekte geç kalmadılar. Bu durumdan dolayı batıdaki Çerkesler Ruslarla bu durumu konuşmak istediler. Aynı zamanda görüşmelerin kendi lehlerine tamamlanmaması ihtimaline karşın Abadzeh, Şapsığ ve Ubıh bölgeleri birleşmiştir. Soçi yakınlarında 15 üyelik bir Çerkes Ulusal Meclisi kurulmuştur. Bu gelişmeler doğrultusunda görüşmeler başladı ve Ruslar bu görüşmenin sonucunda kararlarından vazgeçmediler ve Çerkeslere bir ay müddet sundular. Bu sonuç karşısında Çerkesler sıkı bir savunma hattı kurma kararı alıp, direnişe hazırladılar.
Ruslar,Çerkesler’i 300 bin asker ile birlikte Karadeniz kıyısına hapsettiler ve saldılar için kış ayının bitmesini beklediler. 1862 karların ermesiyle Rus birlikleri harekete geçmeye başladı. Rus askerleri bu ilerleyiş esnasında direnen kadın, yaşlı ve çocuk fark etmeksizinkatletmişlerdir. Bu çatışmalar iki yıl boyunca devam etti. Bu dönemde Çerkesler’in önüne iki seçenek sunuluyordu. Ya sürgün edileceksin ya da istavroz çıkartarak Hristiyan olacaksın. Bu seçenekler arasında bazıları istavroz çıkartarak Hristiyanlığı kabul etmiştir. 24 Mayıs 1864 tarihinde vatanlarından ayrılan Çerkesler gemilerle birlikte Osmanlıya sürgüne gönderilmiştir.

Bu soykırım ve sürgün esnasında Rus kaynaklarına göre45.023 Natuhay, 27.337 Abadzeh, 165.626 Şapsığ, 74.567 Ubıh, 11.873 Ciget, 10.500 Bjeduğ, 30 bin Abaza (Abazin), 4 bin Besleney, 15 bin K'emguy, Mahoş, Yegerukay, 30.650 Nogay, 17 bin Kabartay ve 23.193 Çeçen Anadolu'ya yerleşmiştir. Yani Rus kaynaklarına göre 493 bin civarı Çerkes, Çeçen, Oset ve Türk sürgün edilmiştir. İngiliz savaş tarihçisi W.E.D.Allen’e göre, o zamanki Osmanlı topraklarına yerleştirilmiş olan Çerkeslerin (Adıge) sayısı 600 binden fazladır .

Amerikalı JustinMcCarthy, sürülen Çerkes ve diğer Kafkas topluluklarının sayısının 1.200.000 dolayında olabileceğini, bunun ancak 800 bin kadarının hayatta kalabildiğini belirtmiştir. Sağ kalan nüfusun 600 bini 1856-64 arasında, 200 bini de 1864 sonrasında göç etmiştir . Şu durumda Allen ve McCarthy’nin 1864’te Türkiye’ye yerleşebilen nüfusa ilişkin tahminleri uyuşmaktadır. General İsmail Berkok’a göre ise, sayı 1 milyon kadardır. Bütün bunlar, kuşkusuz tahmini sayılardır. Sayıyı daha az ya da daha çok olarak gösteren kaynaklar da vardır. Ancak, Adıge-Çerkes kaynakları, genellikle 1.500.000 sayısı üzerinde birleşmektedirler.
Kafkasyalılar topraklarımıza yerleştikten sonra Osmanlı tarafından büyük ilgi gösterilmiş ve kendilerine belirli bölgelerden toprak tahsil edilmiştir. Bu bölgelerde kendi kültürlerini yaşatan Kafkasyalılar, topraklarımızı kendi toprağı gibi görmüş ve devletlerimizin varlığı için can alıp, can vermişlerdir.

Ülke siyasetinde de devletlerimize hizmet etmiş olan Kafkasyalılar, devletimizi gelişimini kendilerine mefkure olarak benimsemişlerdir. Geçen yüzyıllar içerisinde tamamen biz olmuşlar ve bu vatanın ayrılamaz bütünü haline gelmişlerdir. Kafkasya’da kalmaya devam eden kardeşlerimiz ise orada mücadelelerine halen devam etmektedirler. Her zaman Türkiye’den bir işaret beklemektedirler. Kardeşlerimize yapılan insafsızca katliamı kendime anlatmaya bir borç bilmiştim. Yapılan bu zulmü her Türk gencinin duymasına bir vesile sağladıysam, artık daha rahat uyuyabilirim inşallah.